Su Gıdadır, İlaçtır (Yeni Asır - 26/11/2015)

Dörtte üçü sudan oluşan vücudumuzda yaşamsal faaliyetlerin gerçekleştirilebilmesi için ortalama günlük su alımının 2.5 lt civarında olması ön görülür. Hangi suyun ne zaman alındığı da önem taşır.

Suyun beden için önemi ve kabiliyetleri saymakla bitmez. Bütün bu özellikler suyun vücut için hayati önem taşıdığını ortaya koyar.  
Hayati öneme sahip maddeler kan yardımı ile taşınır. Kanın rahat dolaşımı ise suya bağlıdır. Buna bağlı olarak kalp krizi ve felç riski su alımı ile azaltılmaktadır.  

İyi bir çözgen ve taşıyıcı olan su, birçok dokunun ihtiyacı olan vitamin, mineral ve oksijeni büyük bir beceri ile dokulara taşıyarak doku ve organların rahat çalışması sağlanır.  

Stres ve gerginlik durumlarında, su alımı ile rahatlayan beden dingin bir duruma kavuşur. Ayrıca alkol ve sigara gibi bağımlılıkların giderilmesinde de su iyi bir destekçidir.  

Su ile nemlenen ve temizlenen eklemlerimiz fonksiyonlarını rahatlıkla icra eder.  

Organ havuzlarının oluşmasını sağlayan su ile dışarıdan gelen darbelere karşı organlarımız korunur.  

Hem dolaşıma sağladığı katkı hem de dış ısı kaynaklarının değerlendirilmesinde görev alan su, yaptığı bu işlemler ile vücut ısısının dengelenmesini sağlar.  

Sindirim sisteminin faaliyetlerini icra edebilmesi için suya ihtiyaç vardır. Su kabızlık probleminin bir numaralı ilacıdır. Hatta gece mide kazınmaları da su ile ortadan kaldırılabilir.  

Doku ve organların beslenmesi ve biriken atıkların uzaklaştırılması su ile sağlanır.  

Su kalori yakımını arttırdığı için kilo alımında önleyicidir. Bu nedenle zayıflama diyetlerinde su vazgeçilmezdir  

Saç beslenmesinden iyi bir cilt ve tırnak görüntüsünün sağlanması su ile mümkündür. Çünkü su ile cildimiz nemli ve sağlıklı olur.  
Bedenin zinde ve dinamik olması su ile mümkündür Beyin faaliyetlerinin kaliteli olması su ile sağlanır. Özellikle dikkat eksikliği problemlerinde su alımı oldukça etkilidir.  

Hormonal sistemin destekçisi olan su, kadınların adet problemlerinde ve ağrılı adet dönemlerinde de katkı sağlar. Ayrıca gebelik bulantılarının giderilmesi de su alımı ile mümkündür. 

NE KADAR SU? 

Vücut faaliyetlerinin gerçekleştirilebilmesi için ortalama günlük su alımının 2.5 lt civarında olması ön görülür. Fakat dönem dönem bu miktar artış gösterebilir. Özellikle metabolik bazlı değişiklikler, fiziksel aktiviteler, proteinden zengin gıdaların tüketilmesi, mevsimsel ısı artışları ve terleme sonucu su kaybedildiği için suya olan ihtiyacımız da artabilir. Bu ihtiyaçlar ölçüsünde kaybedilen suyun yerine konması gerekir ki buna bağlı sağlık problemleri meydana gelmesin. Kaybedilen suyun bir kısmı alınan gıdalar ve metabolizma ile sağlanırken esas olan kısmı su ile karşılanmalıdır. Bu oran, toplumda var olan yanlış bir düşüncenin de cevabı niteliğindedir. Diğer içecekler ve gıdalar ile suyun karşılanacağı düşüncesi doğru değildir. Hatta alınan bazı içecekler su kaybına bile neden olabilir. Süreç böyle devam ederse vücut su kaybeder ve o zaman da istenmeyen sağlık sorunları ortaya çıkabilir. Tansiyon, şeker, metabolik bozukluklar bunlardan sadece bazılarıdır. 

UCUNDA ÖLÜM OLABİLİR 

Vücudumuzun su oranı yüzde 5'lerin altına düştüğünde sağlık sorunları kendini göstermeye başlar. Bitkin ve huzursuz bir görüntü susuzluğun en masum tablosudur. Çünkü su ile birlikte kaybedilen mineraller hücresel bozuklukları başlatarak direkt halsizlik tablosu ortaya koyar. Bu sürecin devam etmesi ile birlikte hücresel susuzluk kanda suyun azalmasına neden olur. Bu ise kan yoğunluğunun artmasına ve akabinde de tansiyon ve çarpıntı gibi kalp ve dolaşım düzensizliklerinin ortaya çıkmasına neden olur. Ayrıca beslenemeyen ciltte de kırışıklıklar kendini gösterir ki, bunlar susuzluğun en masum sonuçlarıdır. Çünkü ucunda ölüm olan susuzluk için bunlar masum olsa gerek. 

İLK SİNYAL SUSUZLUK 

Beden susuz kaldığında ilk sinyal susuzluktur. Bu sinyal beyinin susuzluğa verdiği ilk yanıt olarak ortaya konur. Çünkü susuzlukta ilk tepkiyi veren organımız beynimizdir. Bundan sonra su kaybını önleyecek yeni tedbirler beyin tarafından devreye konur ki, bunlardan en belirgin olanı böbrekleri ve ter bezlerini koordine ederek su kaybının önlenmesidir. Susuz olduğumuzda idrarımızın koyulaşması bunun sonucudur. 

SUYA İHTİYACI YOK MU? 

Bir de susamayanlar vardır ki, bunlar beyinsel su algısını unutmuş insanlardır. Vücut sudan o kadar uzaklaşmıştır ki, beyin suyun ne olduğunu unuttuğu için susuzluğunu ifade edemez ve bunun yerine bir şeyler yeme içme güdüleri ortaya koyar. Çünkü susayan beden suyu tariflendiremediği için susuzluğunu böyle belli eder.Bunun çözümü ise vücudu tekrar su ile tanıştırmaktır. 

Su alışkanlığı olmayanlara öneri 

Eğer suya alışkın değilseniz suya alışana kadar suyu sizin için sevimli hale getirmeniz gerekecek. Bunun için suyun içerisine mevsim meyveleri ve limon atabilir, tarçın ile aromasını değiştirebilirsiniz. Bazen çay niyetine sıcak su tüketebilirsiniz. Göreceksiniz belli bir süreçten sonra vücudunuz suya alışacaktır. Canınız istemese de sabahları aç karnına ve akşamları yatmadan yarım saat önce muhakkak 2 bardak su tüketin. Bu davranış suyun beden tarafından algılanmasını sağladığı için suya kısa zamanda alışmanıza yardımcı olacaktır. Ayrıca bu saatlerde alınan sudan maksimum fayda elde edilir. Bulunduğunuz yerlerde suyun görünür olması da suya alışmanız için size yardımcı olacaktır. Hareket halindeyseniz bile aracınızda veya çantanızda muhakkak su bulundurmanız sağlığınız için yerinde bir yaklaşımdır. 

Su alımının da bir düzeni vardır 

Her şeyin bir düzeni olduğu gibi su alımının da bir düzeni vardır. Bu düzene uyulmadığı taktirde sudan fayda yerine zarar sağlanabilir. Bu nedenle su alırken bazı hususlara dikkat edilmesi yerinde olur.  

Yemeklerden yarım saat önce ve 2 saat sonra alınan su en değerlisidir. Çünkü bu vakitlerde alınan su maksimum vücut tarafından değerlendirilirken sindirim gibi bazı faaliyetlerde engellenmemiş olur.  

Banyodan sonra alınan su zararlıdır. Çünkü banyo sırasında dolaşım artmakta ve cilt gözenekleri de genişlemektedir. Bu esnada dolaşım daha çok bedenin yüzey tarafında yönlendirilmekte ve organların kanlanması azaltılmaktadır. Buna mide de dahildir. Bu nedenle gözenekler kapanmadan ve dolaşım normale gelmeden önce mideye alınacak su da dahil herhangi bir şey sindirim faaliyetini uyaracak. Sindirimde yeterli kan akımı olmadığı için de vücut diğer organlardaki kanı sindirime yönlendirecektir. Bu ise organların çalışan düzenini negatif etkileyecek ve organ performansları düşürecektir. Bu durum hastalıklara davetiye demektir. Bu nedenle suyun banyodan 20 dk sonra alınması yerinde olur. Ama illa da içmek istiyorsanız ılık ve az az su içmeyi tercih edin.  

Gece kalkar kalkmaz alınan su da zararlıdır. Sindirim faaliyetleri tamamen durdurulmuş olan bedene su girmesi uyku esnasında sindirim sürecini zorlayacaktır.  

Meyve ve yemek esnasında alınan su fayda yerine zarar oluşturur. Çünkü sindirim engelleneceği için meyveler asitleşecek gıdalar ise yeterli sindirilemeyecektir.  

Tatlılardan sonra su içimi zararlı, protein içeriği fazla ve yağlı gıdaların alımı ile su içimi ise faydalıdır. Bu bir ata sözünü teyit eder. 'Ye yağlıyı iç suyu donarsa donsun. Ye tatlıyı içme suyu yanarsa yansın'  

Spor yaparken ve terli iken su alımı ılık ve yudum yudum olmalıdır. Aksi taktirde hastalıklara zemin hazırlanacaktır. Ayrıca spor esnasında su içimi abartılmamalı ve yapılan antrenmana göre ayarlanmalıdır. 

Hangi su? 

Su temini ve doğru suyun kullanılması da sudan maksimum faydanın sağlanması için önem arz eder. Şimdilerde eskilerde olduğu gibi kapımızdan pınarlar akmıyor veya kaynaktan beslenen mahalle çeşmelerimiz yok. Artık büyük havuzlarda klorlanan ve bekletilen asit miktarı yüksek ölü sularımız var. Ölü kavramı sizi şaşırtmasın çünkü su, canlı bir yapıdır ve fayda sağlayabilmesi de hareket ve canlılığına bağlıdır. Bu nedenle canlılık faaliyetlerini ortadan kaldıran her muamele suyu öldürecektir. Böyle bir sudan da fayda sağlamamız mümkün değildir. Zarar vermemesi ise en büyük tesellimizdir. O zaman suyun sağlıklı olmasını iki hususa bağlayabiliriz. Birincisi canlı bir yapıya sahip olması diğeri de asit olmayan bazik kimyasıdır. Bunu kaynak suyundan sağlamamız mümkündür. Ama direkt kaynak suyuna ulaşamıyorsanız su alınırken bunlara dikkat edilmesi yerinde olacaktır. Özellikle 8 üzeri bazik değerler tercih edilmelidir. Yine de imkanlarımız buna yeterli değilse bir iki yaklaşım ile suyu bazik ve hareketli yapabiliriz. Suyun hal değiştirmesi yani sudan buza buzdan suya dönmesi veya buhar ve su geçişleri suyun hareketlendiği hallerdir. Bu durumlarda suyun canlığı artar. Ayrıca suya katacağımız karbonat (bir litre suya bir çay kaşığı) suyun yapısını asitten baza dönüştürecektir. Böylece kaynak suyu olmasa da içilebilir bir su elde edebiliriz.

Yazının tamamını okumak için tıklayın