Geçen haftaki yazımızda ağrının vücut için gerekliliğinden bahsetmiş ve ağrının aslında sevilmesi gereken bir vücut reaksiyonu olduğundan söz etmiştik. Diğer bir sevilmesi gereken vücut reaksiyonu ise ateşimizdir.
Çünkü çok korktuğumuz ateş bedenin koruyucu bir mekanizmasıdır ve hayat için olmazsa olmazıdır. Bu nedenle ateş hayatın göstergesi olarak görülmüş ve ateşin olmadığı yerde hayattan bahsetmek mümkün olmadığı kabul edilmiştir. Bu bağlamda ateşi sadece termometre değeri olarak görmek eksik bir ifade olacaktır. Hatta biraz ateşi tanırsak sevmemiz gereken yönleri daha da net ortaya konacaktır.
MERKEZDEN YÖNETİM
Bedenimizin ısısı, beyin ile bağlantılı termometreler tarafından koordine edilmektedir. Bu koordinasyonda bedenin hayati fonksiyonları önem arz eder. Hatta dış ısı ne olursa olsun bu mekanizmalar ile vücut ısısı hayati norm değerlerde sürdürülür. Çünkü beynin termostat değerleri hayati norm değerlere göre organize edilmiştir. Bu değer 37 derece olarak belirlenen beden ısı değeridir
Bu nedenle soğuk ve sıcak ortamlarda değişen vücut ısısı bedensel aksiyonlar ile norm değer olan 37 derecede tutulur. Üşüdüğümüzde düşen vücut ısısı adale kasılmaları ve titremeler ile arttırılarak norm değerlere çekilirken, ısı artışı durumunda da terleme yolu ile beden ısısı hayati değerlere çekilir. Beden ısısı çevre ve iç şartlara bağlı olarak zaman zaman iniş çıkış yapsa da hayatın muhafazası için norm değerlere dönmek zorundadır. Çünkü, her şey hayata hizmet ettiği gibi beden ısısı da hayata hizmet için vardır.
İHTİYAÇ ÖNEMLİDİR
Hayati ihtiyaçlara göre dizayn edilen beyin ısı değeri, bazen yine hayati ihtiyaçlara göre değişiklik gösterebilir. Çünkü beden, bazı durumlar karşısında yeni hayati standartlara geçiş yapabilir. Bir önceki durumda 37 derece hayati standart için yeterli iken yeni durumda ise bu değer 40 derece olarak belirlenebilir. Bu belirlemeler sonucunda ortaya konan yeni termostat değerlerine göre vücut hareket eder. Örneğin vücut ısısı 40 dereceye yükselecekse bütün beden işleyişleri bu dereceyi buluncaya kadar uğraş verir. İhtiyacın ortadan kalkmasının ardından beyin tekrar termostat değerlerini eski haline çeker ve vücut 37 derece olan norm değerinde ateşi koordine eder. Çünkü beyni ateşe yönlendirecek etken ortadan kalkmış ve beyin eski değerine dönüş yapmıştır. Buradan şunu görüyoruz ki, beyin ısı koordinasyonunda ne kadar etken ise de asıl olan bedenin hayati değerleridir.
Hayati ihtiyaçlara göre dizayn edilen beyin ısı değeri, bazen yine hayati ihtiyaçlara göre değişiklik gösterebilir. Çünkü beden, bazı durumlar karşısında yeni hayati standartlara geçiş yapabilir. Bir önceki durumda 37 derece hayati standart için yeterli iken yeni durumda ise bu değer 40 derece olarak belirlenebilir. Bu belirlemeler sonucunda ortaya konan yeni termostat değerlerine göre vücut hareket eder. Örneğin vücut ısısı 40 dereceye yükselecekse bütün beden işleyişleri bu dereceyi buluncaya kadar uğraş verir. İhtiyacın ortadan kalkmasının ardından beyin tekrar termostat değerlerini eski haline çeker ve vücut 37 derece olan norm değerinde ateşi koordine eder. Çünkü beyni ateşe yönlendirecek etken ortadan kalkmış ve beyin eski değerine dönüş yapmıştır. Buradan şunu görüyoruz ki, beyin ısı koordinasyonunda ne kadar etken ise de asıl olan bedenin hayati değerleridir.Bazen bir iltihap, bazen bir hormonal dengesizlik, bazen de dolaşıma ait bir bozukluk ateş artışına neden olabilir. Çünkü bu durumlarda hayat standartları değişir ve ısı artışı da bunlardan bir tanesidir. Bu kararın ardından kişi kendini ileri derecede bir sıcaklık içinde hisseder, çünkü vücut ısısı beynin termostat değerinden yüksektir.
Birçok etken ateş artışında görev alabilir ama en yaygın olanı enfeksiyon ve vücudun savunma durumlarıdır.
SAVUNMA GEREĞİDİR
Vücuda giren bakteri, virüs gibi hastalık yapıcı etkenler vücuda girer girmez vücudun savunma hücreleri tarafından yakalanırlar. Bu işlemin ardından bu hücreler tarafından bir salgı üretilir. Bu salgı aynı zamanda son durumu beyne bildiren habercileri içerir. Bu haberciler beyini uyararak beynin ısı termostat değerinin değiştirerek ısı değerinin yükselmesine neden olur. Çünkü termostat değerlerinin değiştirilmesi ile ortaya konan yüksek ısı direkt mikroorganizma üzerine etki ederek veya dolaylı yollardan savunma hücrelerini uyararak mikroorganizmalara karşı bedeni korur. Bu da ateşin etkin bir savunma reaksiyonu olmasına neden olur. Ayrıca ateşin yükselmesi ile savunma hücrelerinin hareket kabiliyetleri daha da artmakta ve mikroorganizmaları imha etme yetenekleri artış göstermektedir.
Çünkü, yapılan araştırmalar göstermiştir ki, her mikroorganizmanın, virüs ve bakterinin yaşam standartları vardır ve bu standartlara vücut ısıları da dahildir. Vücut ısılarındaki artış bu standartları negatif etkileyeceğinden dolayı yüksek ısılarda mikroorganizmaların yaşaması mümkün olmamaktadır. Bu durum ise ısı artışını savunma sisteminin en önemli elamanı haline getirmektedir. Ateş savunma sisteminin etkin elamanı olarak ihtiyaç var oldukça aktif olarak görevine devam eder. Vazife bittiğinde de ateş geri çekilecektir.
SÜRE GELEN ATEŞ
Enfeksiyon gibi durumlarda kısa süreli ateş artışları olabilir. Bu durum enfeksiyon veya etkenin ortadan kalkması ile son bulur. Bazen de basit ateş düşürücüler ile ortadan kaldırılır. Bazen ateşin geri çekilmesi bu kadar basit ve kısa süreli olmayabilir. Bu ise ateşin ciddi bazı problemlere bağlı ortaya konduğunun göstergesidir. Bazı kanser türlerindeki ve romatizmal durumlardaki ateş böyledir. Burada da yapılması gereken ateş kaynağının araştırılmasıdır.
Sonuç olarak Sağlığımız için bu kadar öneme sahip, hatta kanser dahil birçok hastalıkta koruyucu olan ateşimi düşman olarak görmediğim gibi, bu kadar hizmeti karşısında seviyorum.
ATEŞ NASIL ÖLÇÜLÜR?
Ölçüm aracı olarak kullanılan termometrelerde civa zehirlenmelerine karşın cam olanlar artık tercih edilmemektedir. Hatta bazı ülkelerde cam termometreler yasaklanmıştır. Bunun yerine dijital olanlar daha güvenli olarak tercih edilir. Ateş ölçümü yapılırken büyüklerde ağız ve koltuk altı tercih edilirken, çocuklarda ise, sıklıkla makat tercih edilmelidir. Şu da unutulmaması gerekir ki, makattan yapılan ölçüm diğer ölçümlerden yarım derece yüksektir. Ateş ölçümü yapılırken termometrenin başlangıç değerinde olduğu kontrol edilmeli ve termometre başka bir ısı kaynağından uzak olmalıdır. Ayrıca ölçüm yapılan bölgeyi etkileyecek bir müdahale yapılmamalıdır. Termometre en az 3 dakika ölçüm bölgesinde kalmalı ve ölçüm yapılmadan önce termometre alkol ile silinmelidir. Makat ölçümlerinde yaralanmalara meydan vermemek için dikkatli olunmalı ve temizliğe dikkat edilmelidir.
HANGİ DURUMLARDA ATEŞ YÜKSELMESİ BEKLENMEZ
Fakat bazı durumlar vardır ki, ateşin düşme süreci beklenmez; Uzun süreli devam eden ve özellikle havale riski olan çocuklarda,
Uyku düzensizliği ve iştah kaybı olan durumlarında, Ara ara ani yükselmeler ile seyreden ve yapılan ön müdahalelere rağmen cevap vermeyen durumlarda ateş düşürücü istenmesede uygulanabilir.
Ama rastgele değil, doktor kontrolünde olması gerekir.
BAZEN DE ATEŞ BİZZAT ARTTIRILIR
Burada amaç ateşin tedavi etkisinden faydalanmaktır. Yükselen ateş ile bedenin savunma mekanizması tetiklenerek kanser hücreleri dahil olmak üzere bir çok yanlış hücre ortadan kaldırılır. Özellikle kanser hücrelerinin ortadan kaldırılmasını destekleyen bu uygulamada vücut ısısı belli bir süreç içinde 42-43 derecelere kadar yükseltilir. Alman Doktor Robert Gorter'in ortaya koyduğu bu yöntem ile vücudun savunma sistemi tetiklenerek kanser hücrelerinin yok edilmesi hedeflenir. Hipertermi olarak isimlendirilen bu yöntem sayesinde birçok hasta şifa bulmuştur. Bu başarı özellikle Avrupa ülkelerinde hiperterminin (yüksek ateş) kanser hastalarının umudu haline gelmesine neden olmuştur.
ATEŞ DÜŞÜRÜCÜ ALALIM MI?
Son yapılan çalışmalar da ortaya koymuştur ki, ateş bedenin savunma sisteminin bir parçasıdır. Bu sistemin direkt baskılama yolu olan ateş düşürücüler ise bedenin koruyucu mekanizmasına vurulan darbedir. Bu nedenle ateş düşürücüler rastgele değil doktor kontrolünde dikkatli kullanılmalıdır. Aksi takdirde savunma sistemi atıl hale gelebilir. Bu nedenle direkt ateş düşürücülere sarılmak yerine bedenin mekanizmaları gözlenerek bizlere verilen mesaj iyi algılanmalıdır. Bu mesaj iyi algılandığı zaman zaten ateş vazifesini yerine getirme rahatlığı ile geri çekilecektir. Dünya sağlık örgütünün son dönem yaklaşımı da bunu desteklemektedir. "Dünya sağlık örgütü altı ayın üzerindeki bebeklerde, ateş 39 dereceyi geçmediği sürece ve bebeğin genel durumunu bozmadıkça, yani bebekte halsizlik ve düşkünlük görülmedikçe ateş düşürücü kullanımını önermemektedir."
Haberin tamamını okumak için tıklayın